Seherde Bir Bağa Girdim - Polina Sharonova & Loudingirra Özdemir (St. Petersburg, RUSYA)

Loudingirra Özdemir
Loudingirra Özdemir
1.3 میلیون بار بازدید - 6 سال پیش - Guitar: Victor Fokin    Percussion:
Guitar: Victor Fokin
   Percussion: Sergey Andreev
   Harp: Polina Sharonova

                                            ***

   “Ne bu enstrüman?” diye sordu Polina omzumdaki Püsküllü Yoldaş’ı işaret ederek.

   “Bağlama.” dedim.

   Genç kadın söylediğimi tekrarlamak istedi, fakat başaramadı. Bunun üzerine, her bir harfini açık bir şekilde telaffuz ederek:

   “Bağlama.” dedim tekrar.

   Şimdi tekrar edebilmişti. Kendi telaffuzuna neşeyle güldü. Kendisinden bahsetti. Psikolog idi. St Petersburg’da bir ofisi vardı. Ama hayatında müziğin de önemli bir yer işgal ettiğini ekliyordu. Arp çalıp söylüyor, kimi zaman etkinliklerde sahneye çıkıyordu. Ben de kendimden, hangi şartlarda yolculuk yaptığımdan ve St Petersburg’a nasıl geldiğimden kısaca bahsettim.

   “Konaklayacak bir çatı bulamadığında ne yapıyorsun bu soğukta?” diye şaşırdı.

   Bu coğrafyada hemen hemen tanıştığım herkes, doğal olarak ilk bu tehlikeye dikkat çekiyordu. Moskova’da dışarıda geçirdiğim o geceyi tüm vücudumu saran bir titremeyle hatırladım. Medeniyetin orta yerinde, içi doğalgazla sıcacık olan sayısız binanın arasında soğuktan donma tehlikesiyle yüz yüze kaldığım o gece… Soğuğu kemiklerimde daha az hissetmek için deli danalar gibi sokakları hızlı adımlarla turlamıştım. Geç saatlerde yirmi dört saat açık bir kütüphaneye sığınmıştım. Alfabesini okuyamadığım kitaplarla sabaha kadar bakışmak zorunda kaldığım o yerde, zalim kütüphaneci, ne vakit uykusuzluktan başım omuzlarıma düşse yanıbaşımda bitiveriyor ve elindeki cetvelle omuzlumdan dürtüp “otelde değil de kütüphanede olduğumu” bana hatırlatıyordu.

   Bunları anlattım Polina’ya, güldü; fakat hemen sonra üzgün bir ifade takınarak sordu:

   “Şimdi nerede kalıyorsun?”

   “Üç gündür Petersburglu bir çiftle birlikte kalıyordum; ama bugün ayrıldım oradan.” dedim.

   “Kalacak yerin var mı peki?” diye sordu.

   “Henüz yok.” dedim.

   “Çok cesaretlisin.” dedi.

   Tanıştığım hemen hemen herkes, bunu da söylüyordu bana. İnsan kanıksamış olduğu bir yaşam tarzının cesaret gerektirip gerektirmediğini bilemezdi. Bu nedenle buna karşılık neler söylemem gerektiğini hiçbir zaman bilemezdim.
   
   Polina, etkinlikten sonra beni evine davet etti. Yürüme mesafesindeki eve doğru yürürken, eğer evde rahat etmezsem ofiste de kalabileceğimi söyledi. Anlattığına göre çok yaramaz okul çağında bir oğlu ve bir kızı vardı. Evliydi ve yaşlı bir annesi onlarla birlikte yaşıyordu. O esnada detayları önemsemiyordum, ne önemi vardi ki bunların? Sıcaklığın eksi yirmileri bulduğu bu şehirde sokakta kalmaktan kurtulmuştum. Her şart altında rahat edeceğimden emindim.

   Polina, duvarlardaki tablolardan yerdeki halılara kadar, zevk ehli insanlar tarafından döşendiği belli olan çok hoş bir dairede oturuyordu. Gün ikindiydi. Mutfak masasında çocuklar ve yaşlı anneyle tanıştık, bir yandan da bir şeyler atıştırdık. Keyfime diyecek yoktu. Yol, yeni bir fırsat yaratarak beni dışarının ölümcül soğuğundan korumuş ve müzik diliyle iletişim kurabileceğim Polina ve onun harika ailesiyle buluşturmuştu.  

   Polina beni iki hafta misafir etti. Ona Teslim Abdal’dan bir türkü öğrettim. Melodide hiç zorlamamıştı ama sözlerin telaffuzu ve ezberlenmesi noktasında hemen hemen her gün birlikte çalışmamız gerekmişti. Polina hazır olduğunda ise sokağa çıkıp çığırdık. Müzisyen arkadaşları son dakika bize katıldılar. Videoda dans eden çift ise, oradan geçerken müziği duyup bize eşlik etmişlerdi yalnızca.

   Polina ile birlikte gündüzleri işinden vakit buldukça şehri turluyorduk. Bu soğuk ve puslu şehrin her sokağında, her köşesinde lise yıllarında okuyup da bende iz bırakan Dostoyevski’nin ayak izininin olduğunu bilmek, beni tuhaf bir ruh haline sürüklüyordu.

   Bir gün Polina:

   “Hazırlan yazlığa gidiyoruz.” dedi.
   
   “Buranın yazı var mı ki yazlığı olsun.” diye takıldım.

   “Olmaz olur mu!” dedi, son derece ciddi görünerek. “Hem bu başka türlü bir yazlık, seveceksin orayı.”

    Ailecek arabaya doluştuk, enstrümanlarımızı da yanımıza almıştık. Arkama baktım, bekleyen iki üç araca, Polina’nın müzisyen arkadaşları doluşuyordu. Anlaşılan yazlıkta baya kalabalık olacaktık.

   Yazlık, dört bir tarafında yer alan kocaman pencereleriyle etrafını ufuklara kadar beyaz bir çarşaf gibi saran buz manzarasından cömertçe yararlanıyordu. İki gün kaldık orada. Kalabalık olmamıza rağmen herkese bir oda düşecek kadar büyüktü yazlık. Ağırlıklı olarak herkesin arp çaldığı bir ortamda, Püsküllü Yoldaş’ın sesi nasıl da yanık yanık yankılanıyordu o ıssız buz çölünün ortasındaki yazlıkta.

   YAZININ DEVAMI YORUMDA.
6 سال پیش در تاریخ 1397/10/06 منتشر شده است.
1,387,814 بـار بازدید شده
... بیشتر