Gül Yüzlü Sevdiğim - Loudingirra Özdemir (Singapur)

Loudingirra Özdemir
Loudingirra Özdemir
915.3 هزار بار بازدید - 4 سال پیش - HER ŞEYİ BIRAKIP GİTMENE DEĞDİ
HER ŞEYİ BIRAKIP GİTMENE DEĞDİ Mİ?

1. BÖLÜM:

Gökyüzünde Akşam yıldızı parlıyordu. Kenarında yürüdüğüm nehrin menderesler çizerek yittiği ufukta, gökdelenlerin bazı katları akşamın karınlığından ayırt edilmezken, kimi sarı, kimi beyaz ışıkla dolu olan katlar ise, asılı bir pencere izlenimi uyandırıyordu. Maskemi çıkardım ve derin bir soluk aldım. Yarım saat önce ayak bastığım bu ülke, tüm dinginliğiyle yumuşak bir meltem gibi yüzüme çarpıyor. Haftalardır bünyemin aksak işleyişiyle meşgul olmaktan yorulan zihnim, estetik duygulara hitap eden, gökyüzüyle uyumlu bu yapılar arasında şimdi tekrar özgürlüğüne kavuşmuş gibiydi. İçimi tatlı bir tedirginlik kaplıyor. Yürüdüğüm kaldırımda, hemen sağımdan kaykaylarıyla birkaç kişi beni geçti, ileride yer yer basamaklar halinde alçalan zeminde gözden kayboldu.

Gideceğim yer yaklaşık iki kilometre uzaklıktaydı. Altın yaldız dekorlara gömülmüş, dışardan sadece başları görünen insanların olduğu bir kafenin önünden geçiyorum. Sağımda gördüğüm, şimdi ise arkamda kalan, abartılı avizelerin tavanları süslediği bir mağazanın devasa camlı, döner kapısından alışveriş poşetleriyle birkaç turist çıkıyordu. Az ilerde, camekanlardan taşan ışıkların aydınlattığı parke taşlarıyla örülü caddede, bir grup kızlı erkekli lise öğrencisi hilal şeklinde oturmuş, ortada dans figürleri sergileyen arkadaşlarına ritim tutuyorlardı. Loş bir köşede, yaşlı bir ağacın gövdesine sırtını dayamış bir sokak ressamı tuvalini boyuyordu.

Tarif edilen adrese varmış, tanımadığım insanları bekliyordum. Çok geçmeden siyah bir VIP minibüs, beklemekte olduğum kaldırıma yanaştı. Boylu poslu, siyah takım elbiseli şoför, araçtan indi ve çantalarımı arka tarafa yerleştirmek için saygılı bir tavırla bana doğru eğildi. O sırada orta kapı açıldı. İçerde bir kadın ve bir erkek karşılıklı oturuyor; mavi gözlü, yanık tenli bir kız çocuğu koltuktan koltuğa atlayıp duruyordu. Tanıştık. Şoför çantalarımı arkaya çoktan yerleştirmiş, Püsküllü Yoldaş'ı da onların yanına koymak için elimden çekiştiriyordu.
"Benimle birlikte kalacak." dedim.
İçerdekilerle göz göze geldik.
"Hassas bir enstrüman. Dört yıldır hiç yanımdan ayırmadım." diye ekledim.
Hak verdiler. Gülüştük.

Araca bindim. Küçük kız çocuğu, şimdi karşımdaki koltuğa sinmişti. Tırnaklarını kemirerek iri, mavi gözleriyle beni süzüyordu. Babası Darren, yolculuğumla ilgili sorular soruyor, bir yandan da verdiğim cevaplarda eksik bulduğu yerleri, önceden hakkımda bildikleriyle tamamlayarak sohbetimize katılmaya çalışan genç Alman eşine aktarıyordu. Üst katları gökyüzünde kaybolan binaların arasına daldık. Kent ışıkları aracın içini aydınlattığı ölçüde birbirimizin yüzlerini seçebiliyorduk.

Darren elli yaşında Singapurlu bir iş adamıydı. Yaklaşık sekiz yıl önce, bir Avrupa seyhati esnasında eşi Sofia ile tanışıp evlenmişlerdi. Kızları yedi yaşındaydı. Beni evlerinde bir hafta misafir edeceklerdi. Eve geçmeden önce Darren, Marina Bay Sands Hotel'in tepesindeki SkyPark'tan şehrin kuş bakışı manzarasını bana göstermek istiyordu.

Darren'nin sözünü ettiği otelle, modern mimarinin eşsiz anıtı Marina Bay Sands kompleksini kastettiğini, üç gökdeleni birbirine bağlayan davasa terasın görüş alanımıza girmesiyle anlayabilmiştim. Aracın konumu değiştikçe, üç gökdelenin sıra çizgisi değişiyor, bazen düz, bazen de kavisli bir şekil alıyordu. Ön tarafı bir geminin güvertesini andıran teras ise, gökyüzünde yüzüyormuş izlenimi veriyordu.

Devasa bir pramidin içini andıran uzun holde Sofia ve kızı Mila ile birlikte oyalanıyorduk. Hemen dönmek üzere bizden uzaklaşan Darren, az öteden bize seslendi. Sesini bize duyurabilmesine rağmen, el işaretleriyle de bizi çağırıyor, olduğu yerde sabırsızca deviniyordu.
"Bak, seni kimle tanıştıracağım." dedi.
Darren, bunu bana mı yoksa yanında duran orta yaşlardaki adama mı hitaben söylediği, Türkçe ile "Türk müsün?" diye araya girilmesiyle muğlak kalmıştı.
"Evet." diye adamı onayladım.
Darren'in yüzü, aynı dili konuşan iki insanı yabancı bir ülkede tanıştırmanın sevinciyle parlamıştı.

Darren ve Cem'in dost olduklarını ve yıllardan beri birlikte iş yaptıklarını öğreniyorum. Az önce burada karşılaşmaları ise, ikisi için de sürpriz olmuştu. Cem, Darren ile nasıl tanıştığımızı sorması üzerine, kendimden bahsettim.
Cem'in gözlerinin içi güldü:
"Sazın nerede?" diye sordu.
Darren'in aracında olduğunu öğrenince:
"Yukarıda Türkiye'den misafirlerim var. Sazını alsan da yukarı çıksak, ne iyi olur!" dedi.
Sonra Darren'e dönüp konuştuklarımızı tercüme etti. Bunun üzerine Darren, şoförünü arayıp ondan enstrümanımı getirmesini istedi.

2. BÖLÜM YORUMDA.
4 سال پیش در تاریخ 1399/03/15 منتشر شده است.
915,338 بـار بازدید شده
... بیشتر