KARA ELMAS İLE HAYAT BULAN KANDİLLİ ESKİ GÜNLERİNİ ARIYOR (KARADENİZ EREĞLİ/KANDİLLİ)

ZONGULDAK POST
ZONGULDAK POST
731 بار بازدید - 2 سال پیش - "Kara Elmas"la hayat bulan ve
"Kara Elmas"la hayat bulan ve 1930-1970 yıllarında zamanının ötesinde bir görüntü sergileyen Karadeniz Ereğli'ye bağlı Kandilli'nin (Armutçuk) gün geçtikçe azalan nüfusu, yıkılan binaları ve sessizleşen sokakları, belde sakinlerini hüzünlendiriyor.

Kandilli’nin hikayesi, Karadeniz Ereğli'nin Kestaneci köyünden Uzun Mehmet'in 1829 yılında kömürü bulmasıyla başlıyor. Beldede ilk işletme Osmanlı döneminde yabancılar tarafından kuruluyor, Cumhuriyet'in ilk yıllarında maden ocaklarının millileştirilmesiyle üretim devam ediyor.

Lojmanları, sinemaları, plajı, sosyal tesisleri ve madencilerin çocuklarının ücretsiz eğitim aldığı özel okulu ile 1930-1970 yıllarında zamanının ötesinde bir kasaba olan Kandilli, işçi sayısının 7 binlerde olduğu 1970'li yıllarda en parlak günlerini yaşıyor. Bugün işçi sayısının 600'lere düşmesiyle boşalan, lojmanları ve sosyal tesisleri metruk hale gelen, sokakları tenhalaşan Kandilli'nin bu hali çocukluğu ve gençliği o kentte geçenlerin yüreklerini sızlatıyor.

Türkiye Taş Kömürü Kurumu (TTK) Armutçuk Müessesesi'nden emekli Cihat Kalafat, AA muhabirine, çocukluğu ve gençliğinin Kandilli'de geçtiğini, uzun yıllar müessesede personel şefi ve idari amir olarak çalıştığını, sendikacı olarak da görev aldığını ve buradan 1996’da emekli olduğunu söyledi.



- "Gözlerimden yaş geliyor bunların bu halini görünce"

Kalafat, Kandilli'ye 1848’de gelen İtalyanların "Aşağı Kandilli" bölgesinde "varagel"i, lojmanları ve sosyal tesisleri inşa ettiğini söyledi. Bölgedeki bu binaların daha sonra yıkıldığını, bunlardan birinin de misafirhane olduğunu anlatan Kalafat, "16 yataklı bir misafirhanemiz vardı burada. Gayet güzeldi, doğal balkonu vardı, deniz manzarası, doğanın içinde… Üzülüyorum, gözlerimden yaş geliyor bunların bu halini görünce." diye konuştu.

Yıkılan binalardan birinin de 1930'ların başında inşa edilen ve 1960 yılına kadar hizmet veren sinema olduğunu belirten Kalafat, "O yıllarda Zonguldak'ta bile sinema yok." dedi.

1953'ten 1984'e kadar hizmet veren Armutçuk Özel Ortaokulu’nun metruk durumda olduğunu aktaran Kalafat, bu özel okulun madencilerin çocuklarına ücretsiz eğitim verdiğini vurguladı.

Aşağı Kandilli'de ormanın içindeki yıkık binanın eski bir kilise olduğunu dile getiren Kalafat, "1880-1890'da yapılma bir kilise var. İtalyanlar ibadetlerine düşkünler, önce kiliselerini kurmuşlar geldikleri yere." dedi.

- Varagel hem ocağa hem plaja yolcu taşıdı

Kalafat, Aşağı Kandilli bölgesinde açılan maden ocağının deniz kıyısında olduğunu ve ocaklara işçi ve malzeme nakli için 1898 yılında İtalyanların "varagel" denilen raylı sistemi kurduğunu aktardı. Varagel kelimesinin "var gel" ifadesinden türediğini ifade eden Kalafat, şunları söyledi:

"İki vagon var. Biri gidiyor, biri geliyor. 10'ar kişilik, işçi ve malzeme naklinde kullanılmış. Aşağıda ocaklar, motor garajı, tamirhane, lağvar olduğu için malzeme nakli yapılıyor. 240 metre, 33 derece demiryolu hattı. İtalyan bunu ilk yaptığı zaman millet gülmüş, korkmuş, kimse binmemiş. O da çoluk çocuğunu bindirmiş, 'Halatı kesin.' demiş. Şaşırmışlar, 'Sen ne yapıyorsun?' diye çünkü emniyet sistemi var çift halat. Biri sabit, biri gidip gelen halat. Bir şey olduğu zaman sabit halatı kavrayan bir mekanizma var. Vagon hemen duruyor. Çalıştığı yıllarda hiç kaza olmamıştır. 2000'li yıllara kadar çalıştı. TTK kapanmaya yüz tutunca ondan da vazgeçtiler. Aşağıdaki ocaklar çalışmıyor, orası Yenikuyu'ya taşındı."

Kalafat, varagel ile inilen eskiden kömür ocaklarının olduğu bölgede bir de plaj bulunduğunu söyledi. Sol tarafta ise Türkiye'nin ilk termik santralinin yer aldığına dikkati çeken Kalafat, "Denizden burası ışıl ışıl göründüğü için, kandil yanıyor diye, Kandilli ismi o zaman verilmiş, gelen geçen motorlar, gemiler vasıtasıyla." dedi.

- "Bu harabe şehri görmek istemiyorum"

Kalafat, 1978'de Kandilli'de madende yaklaşık 7 bin işçi çalıştığını, şu anda ise bu rakamın yaklaşık 650 olduğunu vurgulayarak, şu değerlendirmeyi yaptı:

"7 bin işçi demek 7 bin maaşın her ay Ereğli'ye ve çevre köylere girmesi demekti. Ekonomik varlığımız çok yüksekti, çok geliri yüksek bir ildik ama maalesef ikinci kümeden üçüncüye düştük. Şimdi mahalli ligde top oynuyoruz."

Kandilli'nin içinde bulunduğu duruma çok üzüldüklerini anlatan Kalafat, "Çok mücadelesini verdik gücümüz yetmedi. Bir kültür şehri olarak kalabilirdi. Biz çevremize ışık saçıyorduk. Çok üzülüyorum, ağlayasım geliyor. Onun için gelmek istemiyorum. Bu harabe şehri görmek istemiyorum. Hayalimde kalsın diyorum, çocukluğumuzda yaşadığımız yerler, güzel evler, güzel bahçeler..." dedi.

"Dünya, Atlantis diye bir ülkeyi arıyor ya biz Atlantis'i yaşayan insanlardık." diyerek Kandilli'yi anlatan Kalafat, şöyle konuştu:

"Burası modern, her şeyiyle gelişmiş, okullarıyla, sosyal tesisleriyle, sosyal yaşamıyla Ereğli'nin imrendiği bir yerdi. Ereğli, bize gezmeye gelirdi. 1934 yılında Kandilli'de sinema varken Ereğli'de açık hava sinemaları kurulmamıştı."
2 سال پیش در تاریخ 1401/09/16 منتشر شده است.
731 بـار بازدید شده
... بیشتر