Kuran ve sünnet bir iken, mezhepler niçin farklı oluyor? (Animasyonlu anlatım)

Feyyaz Tv
Feyyaz Tv
77.8 هزار بار بازدید - 9 سال پیش - Tüm seriyi baştan izlemek için:
Tüm seriyi baştan izlemek için:  http://bit.ly/mzhplr

• Mezheplerin çıkış sebebi nedir?
• Kuranda mezhepler var mıdır?
• Mezheplerin hak olduğuna delil nedir?
• Peygamberimiz hangi mezheptendi?
• Neden bir mezhebe bağlanmak zorundayız?
• Herkes Kurandan hüküm çıkarabilir mi?
• Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında mezhep var mıydı?
• Hak bir iken neden farklı farklı mezhepler var?

Bu soruların cevaplarını "Neden bir mezhebe tâbiyiz?" video serimizde bulacaksınız.

Yeni videolarımızdan anında haberdar olmak için “ABONE OL” yazan butondan kanalımıza abone olmayı ve bildirimleri aktif hale getirmeyi unutmayın. Videolarımızın daha fazla kişiye ulaşması için videoyu beğenip yorum yapabilir ve paylaşabilirsiniz.

Instagram ► Instagram: feyyaztv
Facebook ► Facebook: feyyaztv
Twitter ► Twitter: feyyaztv
Sitemiz ► http://www.feyyaz.tv

Dört mezhebin farklı hükümlerinin hepsi nasıl hak ve doğru olabilir? Zira hak birdir ve değişmez?

Cevabı çok zor gibi gözüken ve cevabı bilinmediği için birçok Müslümanı mezhepler hakkında şüpheye düşüren bu sorunun cevabı son derece basittir. Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri mezkûr soruya son derece güzel ve ikna edici bir cevap vermiştir. Bu cevap sayesinde bir meseledeki farklı hükümlerin hepsinin hak ve doğru olabileceği son derece açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Şimdi bu cevabı Osmanlıcayı bilmeyenler için biraz da sadeleştirerek nakledeyim:

Eğer desen, “Hak bir olur, nasıl böyle dört mezhebin muhtelif hükümlerinin tamamı hak olabilir?”

El-Cevab: Bir su beş farklı mizaçtaki hastalara göre beş farklı hüküm alır. Şöyle ki:

Birisine hastalığının mizacına göre su ilaçtır. Demek su içmek tıbben ona vaciptir.
Diğer hastaya zehir gibi zararlıdır. Demek su içmek tıbben ona haramdır.
Diğer bir hastaya az zarar verir. Demek tıbben ona mekruhtur.
Diğer hastaya ise faydalıdır, menfaat verir. Demek tıbben ona sünnettir.
Diğer birisine de ne zarardır ne de menfaat, afiyetle içsin. Demek tıbben ona mübahtır.

İşte hak burada farklılaştı. Su bir iken beş hastaya göre beş farklı hükme sebep oldu. Birine vacip, diğerine haram, bir diğerine mekruh ve diğerlerine de sünnet ve mübah oldu.

Simdi sen diyebilir misin ki: “Su yalnız ilaçtır, yalnız vaciptir; başka hükmü yoktur.” Elbette diyemezsin. Zira suyun hükmü hastalara ve mizaçlara göre farklılaşmaktadır.

Aynen bunun gibi, din ve şeriatın her bir hükmü insanlar için bir ab-ı hayattır. Misalimizdeki suyun hükmünün beş farklı mizaca göre beş farklı hüküm alması gibi, İlahî hükümler de mezheplere tabi olanlara göre değişir. Bir hüküm birisine vacip olurken diğerine mekruh, birisine haram olurken diğerine mübah olabilmektedir. Bunu inkâr etmek misalimizdeki suyun bütün hastalara göre hükmünün tek olması gerektiğini iddia etmek gibi bir safsatadır. Bunu inkâr etmek İslam’ın evrenselliğini inkâr etmek ya da her insanın aynı fıtratta olduğunu kabul etmek gibi bir şeydir.

İşte mezhep imamları âdeta bir doktor gibi, bulundukları coğrafyada yaşayan insanların mizaçlarına uygun hükümleri Kur’an ve sünnetten çıkarmıştır. O coğrafyada yaşayan bir Müslüman için ilaç hükmünde yani vacip olan bir emir başka bir coğrafyadaki Müslüman için zehir yani haram olabilmektedir.

Mesela İmam-ı Şafi’ye tabi olanlar genellikle Hanefilere nispeten köylülüğe ve bedeviliğe yakın olduklarından dolayı cemaati tek bir vücut hükmüne getiren sosyal hayattan mahrumdurlar. Bu sebeple her biri bizzat Allah’ın dergâhında kendi derdini söylemek ve hususi arzusunu istemek için imamın arkasında Fatiha’yı kendi başlarına okurlar. İmam-ı Âzam’a tabi olan Hanefiler ise ekseriyetle medeniyete ve şehirliliğe daha yakın ve sosyal hayatın daha içinde oldukları için bir cemaat bir şahıs hükmüne girip bir tek adam umum namına söyler, cemaat de kalben onu tasdik eder. Onun sözü umumun sözü hükmüne geçer. Bu sırra binaen Hanefi mezhebinde olanlar imamın arkasında Fatiha’yı okumaz. İmam onlar namına okur ve diğerleri rabıta-i kalb ile imamı tasdik ederler. O hâlde imamın arkasında Fatiha’yı okumak Şafilere göre hak ve doğrudur. Onların mizaç ve tabiatlarının bir gereği ve neticesidir. Hanefilere göre ise Fatiha’yı okumamak hak ve hikmet olup onların fıtratları da buna müsaittir. Bu sebeple İmam Şafi Kur’an ve sünnetten imamın arkasında Fatiha’nın okunacağı hükmünü çıkartırken, İmam-ı Âzam ise aynı delillerden imamın arkasında Fatiha’nın okunmaması gerektiğini çıkarmıştır. Mevcut deliller her iki hükmü de içinde saklamaktadır. Her bir mezhep imamı coğrafyasındaki insanların fıtratlarına uygun olan hükmü bu delillerden istinbat etmiştir. Allah-u Teâlâ ise iki hâlden de razı olmaktadır.


Videoyu indirmek ve video metninin tamamına ulaşmak için:
http://www.seyrangah.tv/11-kuran-ve-s...
9 سال پیش در تاریخ 1393/12/13 منتشر شده است.
77,801 بـار بازدید شده
... بیشتر