Bediüzzaman Said Nursi Kimdir?

Nur Penceresi
Nur Penceresi
84.4 هزار بار بازدید - 5 سال پیش - Kanalımıza abone olmayı, bildirimleri açmayı
Kanalımıza abone olmayı, bildirimleri açmayı ve videolarımızı beğenip yorum yapmayı unutmayın. Daha fazla kişiye ulaşması için lütfen Whatsapp, Twitter, Facebook gibi sosyal platformlarda videolarımızı paylaşınız. İstifadeniz ziyade olsun.

Hayatı ve şahsiyetiyle kelimeleri aciz bırakan biri, nadide vasıflarıyla kalemin takatini bitiren insan...

Zulmün bağrına inen hançerdir o, adaletin olmadığı yerde nefes alamaz; mevkisi, rütbesi ne olursa olsun zulmün leşkerlerine haddini bildirmekte zerre tereddüt etmez. Kimi zaman “Kılıç kesmez, el keser” diye haykırır, zalimin damarları korkuyla depreşir.

Divan-ı Harplerde yargılandığı da oldu, mahkeme bahçesinde sallanan idamlık mahkumların cesetleri gösterildi kendisine “Sen de şeriat istemişsin” denildiğinde “Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat; sebeb-i saadet ve adaleti mahz ve fazilettir.” hakikatiyle cevap vererek ölüme meydan okudu...

Bazen cephede görünür, kurduğu gönüllü ordusuyla, “Haydi ileri! Gâvurun top güllesi bizi öldüremez. Geri çekilmeye tenezzül etmeyeceğiz” diye haykırarak düşmana meydan okur, kahramanlık bile imrenir onun haline...

Vatanı müdafaa uğruna esir düşer; esirdir lâkin ruhuna pranga vurulamayan hürriyet fedaisidir. Rus orduları kumandanına ayağa kalkmayan, imanından aldığı kuvvetle “Ben Müslüman alimiyim.

Kalbimde iman vardır. Kendisinde iman olan bir şahıs, olmayandan faziletlidir. Ben sana kıyam etseydim mukaddesatıma hürmetsizlik etmiş olurdum. Onun için ayağa kalkmadım.” diyen yüksek faziletin sahibidir.

İdama mahkum edildiğinde özür dilemesi için ısrar edenlere “Ben âhiret diyarına göçmek, Resûlullah’ın huzuruna varmak istiyorum. Bana bir pasaport lazım. Ben imanıma muhalefet edemem.” sözleriyle cevap veren bir şecaat abidesidir...

Meclis kürsüsünde içtimâi meselelere dair konuşma yapması beklenirken mânevî doktorluğunu konuşturarak hastalığı teşhis eden ve tedavi manasında namaz konulu on maddelik beyanname okuttuğunda, dine soğuk bakan dünyaca büyük bir mevkii işgal eden zatın itirazına “İslâmiyette, imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir.” Diyen bir hakikat kahramanıdır o...

İstanbul’u işgal eden İngiliz Devleti’ne neşrettiği Hutuvat-ı Sitte eseriyle “Tükürün zalimlerin hayasız yüzlerine!” diyerek meydan okuyan hakkın dellalıdır...

Adı Said Nursi, unvanı “zamanın eşsiz güzelliği” manasına gelen Bediüzzaman’dır. Mesleği, davası, gayesi sadece ve sadece nesillerin imanını kurtarmak, ebedî hayatlarını muhafaza etmektir. Yazdığı muhteşem Kur’an tefsiri Risale-i Nur Külliyatı ile başlattığı iman kurtarma seferberliği büyük sıkıntılar, eşi benzeri görülmemiş cefalarla günümüze kadar ulaşmıştır.

Bir gün dünya tarihinin en talihsiz sözlerinden biri, İngiliz Müstemlekat Nazırı William Ewart Gladstone tarafından sarf edildi. İngiliz Avam Kamarasında elindeki Kur’an’ı göstererek şöyle dedi: “Bu Kur’ân Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara hakikî hâkim olamayız. Ya Kur’ân’ı ortadan kaldırmalıyız veya onları Kur’ân’dan soğutmalıyız.” Bu haber karşısında lavlar fışkıran bir yanardağ misali Bediüzzaman Said Nursi şöyle haykırdı: “Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez mânevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim.” Hayatı hep bu istikamet üzere, bu minval üzere geçti.

Materyalist felsefe, dinsizlik akımları dünyanın her tarafını dehşetli bir kasırga gibi tehdit ettiği zamanlarda, dört kıta yedi iklimde Allah ismini yücelten yüksek ecdadın torunlarının yaşadığı Anadolu da bu olumsuz atmosferden etkilendi. “Ben imanın cereyanındayım. Karşımda imansızlık cereyanı var. Başka cereyanlarla alâkam yok.” dediği halde din düşmanları iftira ve ihanetlerle onu susturmaya çalıştılar. Barla, Kastamonu, Emirdağ sürgünlerini yaşattılar. Eskişehir, Denizli, Afyon zindanlarına attılar. Defalarca zehirlediler. Ömrü mahkemelerde, hapishanelerde, sürgünlerde geçti.

Yaşamaktan bin defa daha ziyade ölümü tercih ettirecek bir hayatı vardı; lakin davasından bir adım bile geri atmadı, hak bildiği istikametten korku onu men edemedi. Küfrün kulaklarını sağırlaştıracak yüksek bir sadayla haykırdı: “Saçlarım adedince başlarım bulunsa, her gün biri kesilse bu hizmet-i imaniyeden çekilmem! Dünyayı başıma ateş yapsanız hakikat-ı Kur’aniyeye feda olan bu başı zındıkaya eğmem!”

Sosyal medyada bizi takip edin.

Nur Penceresi
╚►Instagram: nurpenceresicom
╚►Facebook: nurpenceresicom
╚►Twitter: nurpenceresi
╚►https://www.nurpenceresi.com
5 سال پیش در تاریخ 1398/01/03 منتشر شده است.
84,491 بـار بازدید شده
... بیشتر