Uzak Durmamız Gereken İnsan Tipleri - Mehabet | Mehmet Yıldız

Mehmet Yıldız
Mehmet Yıldız
114.4 هزار بار بازدید - 5 سال پیش - Merhaba ben Mehmet Yıldız;Bu videoda
Merhaba ben Mehmet Yıldız;
Bu videoda insanların bizim istemediğimiz şekilde davranmasını önleyecek çok güzel yöntemler bulunmakta.  Aynı zamanda uzak durulması gerekenler.
İyi seyirler

Muhtelif Risaleleri Video serisi için tıklayın;
Playlist


Bize Ulaşın:
0535 544 23 44

0:00 Bir şeyin çilesini çekse unutmuyor
05:50 Mehabet, heybet, büyüklük
25:38 Günlük okumalar
27:30 Üstad yanında,Gıybet ettirmez.
29:43 Geceleri ihya etmek
30:22 İbrâhim Hakkı Hazretleri

Kanalımıza Abone Olun; https://www.seevid.ir/fa/result?ytch=UCXs8...

Katıl Butonuyla bağış yapmak için aşağıdaki linkten kayıt olabilirsiniz.
@mehmedyildiz

Facebook ; Facebook: mehmedimyldz
Twitter  ;  https://twitter.com/mehmedimyldz?lang=tr
İnstagram ; Instagram: mehmedimyldz

Risale-i Nur'da okunan bölüm:
KASTAMONU'DA BEDÎÜZZAMAN'A SEKİZ SENE HİZMET EDEN MEHMED FEYZİ İLE KIYMETDAR BİR NUR TALEBESİ OLAN EMİN'İN BİR MEKTUBUDUR

ﺍَﻟﺴَّﻠﺎَﻡُ ﻋَﻠَﻴْﻜُﻢْ ﻭَ ﺭَﺣْﻤَﺔُ ﺍﻟﻠّٰﻪِ ﻭَ ﺑَﺮَﻛَﺎﺗُﻪُ ﺑِﻌَﺪَﺩِ ﺭَﺳَٓﺎﺋِﻞِ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ ﺍﻟْﻤَﻘْﺮُﻭﺋَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻜْﺘُﻮﺑَﺔِ

  Çok sevgili, çok kıymetdar, çok müşfik Üstadımız Efendimiz Hazretleri!
  Evvelâ: Leyle-i Mi'racınızı tebrik eder, ellerinizden öper, kusurumuzun afvını rica ederiz.
  Üstadımızın tercüme-i halini merak edenlere deriz ki:
  Kur'an-ı Hakîm otuzüç âyâtının i'cazkâr işaretiyle, İmam-ı Ali Radıyallahu Anhu Celcelutiye ve Ercuze'sinde kerametkâr delalatıyla, Gavs-ı A'zam Kuddise Sırruhu beşaretkâr beyanatıyla, Üstadımızın hakikî terceme-i halini ve Risale-i Nur'un hakikî mahiyetini beyan etmişler.
  Üstadımızın şahs-ı manevîsini bilmek isteyenler, Risale-i Nur'un İşarat-ı Kur'aniye ve Keramat-ı Aleviye ve Keramat-ı Gavsiye risalelerini ve Risale-i Nur'un sair eczalarını dikkatle tetebbu' etmeleri lâzımdır. Yalnız bizim, Üstadımız hakkındaki kanaat-i kat'iyyemiz şudur ki: İsm-i Nur ve İsm-i Hakîm'e mazhariyetle, Kur'an-ı Hakîm'in hazinesinden nâil olduğu hakaik ve maarifi, tahdis-i nimet maksadıyla beşere ilân eden bu allâme-i zîfünun Bedîüzzaman Hazretleri, ahlâk-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm ile tahalluk etmiş, nefis ve heva berzahlarından geçmiş, mekârim-i ahlâkın en mümtaz ve müstesna bir timsal-i mücessemi olarak bu asırda bulunmuş. Şimdiye kadar bütün hayatında şâyan-ı hayret bir ulüvv-ü himmet ve sekinet ve iffet ve mahviyet içinde yaşamış. Gına-yı kalbi, tevekkül ve kanaatı hârikulâde; maişet ve kıyafeti pek sade ve mekârim-i ahlâkı pek fevkalâde; dünyaya zerre kadar meyil ve muhabbet etmez.
  Hem öyle bir tarzda izzet-i ilmiyeyi hayatta muhafaza etmiş ki; aslâ kimseye arz-ı iftikar etmemek, hayatının en mühim bir düsturu olmuştur. Dünya kendilerine teveccüh etmişse de, ondan yüz çevirmiş olan Üstadımız; emr-i maaşta Cenab-ı Hakk'ın inayetiyle, iffet ve nezahetini daima muhafaza eder; sadaka, zekat ve hediyeleri almaz. Yakînen biliyoruz ki; Kastamonu'da bulundukları zaman, oturdukları evin icarını vermek için yorganını sattılar da, yine hiçbir suretle hediye kabul etmediler.
  Hem Üstadımız, tekellüf ve taazzumdan aslâ hoşlanmaz ve talebelerinin dahi tekellüf kaydından âzade olmalarını emreder. Ve buyururlar ki: "Tekellüf, şer'an ve hikmeten fenadır; çünki tekellüf sevdası, insanı hadd-i marufu tecavüze sevkeder. Mütekellif olanlar, bazan hodbinane bir tezahür ve tefahur tavrı ve muvakkat soğuk bir riyakâr vaziyeti takınmaktan kurtulmaz. Halbuki bunların ikisi de ihlası zedeler."
  Hem Üstadımız, gayet mütevazidir. Tefevvuk ve temeyyüz daiyelerinden, şöhret sevdalarından ziyadesiyle sakınırlar. Kendilerine mahsus safî meşrebi, o gibi can sıkacak şeylerden âlîdir. Herkese, hele ihtiyarlara ve çocuklara ve fukaralara, rıfk ve mülâyemetle uhuvvetkârane bir muamele-i hâlisanede bulunurlar. Mübarek yüzlerinde, mehabet ve beşaşetle karışık bir nur-u vakar lemean eder. Heybetle beraber âsâr-ı üns ve ülfet dahi görünür. Daima mütebessim bulunurlar. Fakat bazan tecelliyatın muktezası olarak mehabet ve celal nazarı o derece tezahür eder ki, artık o zaman yanında bulunup da söz söylemek isteyen adamın, âdeta dili tutulur, ne söylemek istediği anlaşılmaz. Bu âcizler, çok defa bu hali müşahede ettik.
  Üstadımızın, az söylemek âdetidir. Fakat söylediğini veciz söyler; her halde düstur-u hikmet olarak pek manidar ve pek şümullü birer câmi'ü'l-kelimdirler.

Tarihçe-i Hayat - 325
5 سال پیش در تاریخ 1398/07/18 منتشر شده است.
114,403 بـار بازدید شده
... بیشتر